Ankara’da Dolaşan Bir “Hayalet” İnanç KONUKÇU

Ankara’da Dolaşan Bir “Hayalet” İnanç KONUKÇU
Giriş Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
Güncelleme Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
Ankara’da Dolaşan Bir “Hayalet” İnanç KONUKÇU

Kentler de insanlar gibidir. Bir karakter taşır. Sokaklarıyla, caddeleriyle, yapılarına sinmiş yaşanmışlıklarıyla… Kimi zaman genç ve dinamik, içinde dinmeden akan bir yaşam, gecesiyle, gündüzüyle… Kimi zaman mağrur, anıtlarıyla, meydanlarıyla geçmişe yaslanmış… Kimi zaman da tez canlı, aceleci ve koşuşturan… Her insan da biraz yaşadığı kente benzer. Dilinde, tavrında, bakışında yaşar… Biz de bu sayımızda Ankara’nın sanat dünyamıza kazandırdığı ve şimdi de Ankara’yı bize anlatan bir isimle, Behzat Ç. dizisinde “Hayalet” karakteriyle tanıdığımız genç ve başarılı oyuncu İnanç Konukçu’yla bir araya geldik. Biraz Ankara, biraz Behzat Ç. ve biraz da kendisini konuştuk…

İnanç Konukçu kimdir biraz anlatabilir misiniz? Dizi dışında neler yapar, nerelere gider, hangi takımı tutar mesela?

Ankaralıyım ben. Ankara’da doğdum büyüdüm. İlkokulu, ortaokulu, liseyi Ankara’da okudum. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro bölümü oyunculuktan mezun oldum. Oradan mezun olduktan sonra Devlet Tiyatrosunda birkaç sene çalıştım. Daha sonra özel tiyatro yaptım. Erdal Beşikçioğlu ile birlikte Dip Sahne’de Mojo diye bir oyunda oynadık. Fenerbahçeliyim, Gençlerbirliği sempatizanıyım. Ankara takımlarını severim, Ankaragücü, Gençlerbirliği ama Fenerbahçeliyim, koyu bir Fenerbahçeliyim. Dizi dışında, yeğenim var Doğukan ona zaman ayırmaya çalışıyorum. Çünkü onunla vakit geçirmek, çocuklarla vakit geçirmek insana kendini çok salak hissettiriyor. O salak hissettirme de çok hoş bir duygu. Onun dışında dart oynamayı seviyorum. Film izlemeye bayılırım, evde oturup film izlerim. Anneme vakit ayırmayı seviyorum.

Fotoğraflar için TIKLAYIN!


Diziye nasıl dahil oldun, dizi ekibi nasıl oluştu bir de senden dinleyelim?
Mojo oyunu da bittikten sonra Türkiye’deki her oyuncunun kaderi, maalesef ki işsizliğe bir dönem gelip dayanıyor. Ben de işsiz kaldım ve yurtdışına çıkma gibi bir planım vardı. Ama bu plandan önce Erdal Abi beni Serdar Akar’la tanıştırdı. Böyle bir projeden bahsetti ve bende bu projeye dahil oldum. Beni seçtiler sağ olsunlar, var olsunlar. Serdar Akar zaten herkesin bildiği gibi büyük bir yönetmen. Dizi de bir Ankara polisiyesi olduğu için Serdar Abi’nin düşüncesi de herhalde ana ekibi Ankaralı oyunculardan kurmaktı. Buradaki Ankara temasını beslemek için. O yüzden ana kastı oluştururken Erdal Abi’nin yanındaki tayfayı Ankara’dan topladılar. İstanbul’dan gelenler de var, ama ekibin büyük çoğunluğu Ankara’dan. Teknik ekip İstanbul’dan geliyor, çünkü bu işin merkezi İstanbul.

Hayalet karakterinin kendine yakın bulduğun yönleri var mı? Günlük hayatında Hayalet gibi davrandığın oluyor mu?

Hayır olmuyor. Ben öyle konuşmuyorum bu bir, ikincisi Hayalet bir rol. İnanç başka biri Hayalet başka biri. Hiç alakamız yok yani. Nasıl kesin bir cevap verdim! (gülüyor) Karakter olarak çok başkayız falan diyorum ama sonuçta Hayalet’te benden çıkan biri. Hayalet’i de çok iyi bildiğim için işin aslı çok objektif de bakamıyorum. Hayalet’te benim olan bir şey. Benden çıktığı için mutlaka benzer noktalarımız vardır ama bunu dışarıdan gören biri, ekipten ya da setten biri daha iyi yorumlayacak diye düşünüyorum. Bu soruya kesin bir cevap veremiyorum.

Ailen oyunculuğun hakkında ne düşünüyor, nasıl yorumlar yapıyorlar?

Oyunculuğum hakkında ister istemez objektif olamıyorlar. Ben olsam ben de objektif olamazdım. Çünkü benim oğlum da televizyona çıksa, şurayı şöyle mi oynadı burayı böyle mi oynadı diye bir yorum yapamam. Tamamen bir mutluluk var mesela. Annem beni televizyonda görmekten çok mutlu oluyor.

Popüler olduktan sonra hayatında neler değişti?
Popülerlik ister istemez alıştığım bir durum değil tabii ki, farklı bir durum. Mesela buraya girerken üç tane adamın gelip elimi sıkması “eyvallah babacım, çok güzel iş yapıyorsunuz, devam” demesi önemli, keyifli. Dışarıda tanınmanın dışında fazla bir şey de değişmedi. Arkadaşlarım yine aynı arkadaşlarım, çevrem yine aynı. Sadece yoğun çalışıyorum. Onun dışında “baba bir fotoğraf çektirelim, baba ne haber çok güzel iş yapıyorsunuz” durumları dışında fazla değişen bir şey yok.
 
Hiç senaryoyu okurken itiraz ettiğin oluyor mu? “Hayalet burada asıl bunu demeli, bunu yapmalı” dediğin oluyor mu?

Senaryoyu okurken böyle bir durum yok. Çünkü biz gelmeden önce baya bir süzgeçten geçiyor. Serdar Abi okuyor, Doğan Ümit Karaca okuyor, Erdal Abi okuyor, bizim danışmanlarımız okuyor bu yüzden senaryo bizim elimize tam geliyor. Herhangi itiraz edilecek bir noktası kalmıyor senaryonun. Ama bazen mesela Hayalet kimseye tokat atmıyor, ama öyle bir şey yazıldığı zaman gidip danışıyorum, böyle böyle bir durum var diyorum, Hayalet bunu yapmaz diyorum ve ortak bir diyalogla şekilleniyor.

Dizinin bir fenomen haline gelmesi ve bu kadar tutulup sevilmesinin sence sebebi nedir?
Behzat Ç. karakterinin bir anti kahramanlık ve alışılmış bir karakter olmaması, Erdal Beşikçioğlu’nun bu karaktere çok iyi can vermesi nedenlerinden biri. Bir diğer nedeni ana kastın arasındaki alışveriş, iletişim ve bunun tamamen kameraya yansıması. Normal standart sokakta rastlayabileceğimiz diyaloglara biz dizide yer veriyoruz ve bu insanlara çok tanıdık geliyor, kendilerindenmiş gibi geliyor. Böyle geldiği içinde bu diziyi çok tuttular. Bence de en büyük nedeni bu. Ha ben bu diyalogları biliyorum diyor, çünkü normal bir taksicinin ağzından da duyabiliyor bunları, benzinliğe gittiğinde duyabiliyor bunları.

“Kendimi her anlamıyla ifade edebildiğim ve yaşam felsefemi tam olarak yansıtan meslek budur ” diyebiliyor musun?

Oyunculuğun farklı kolları var. Sinema mı, dizi mi, tiyatro mu? Tiyatro oyunculuğu için evet. Dizi oyunculuğu içinde belki söylenebilir ama tam olarak değil. Yani kamera oyunculuğu için söylenemez. Ama tiyatro oyunculuğu için evet.

Oyunculuktaki hedefin nedir? Şunu da yaparsam hedefime ulaşırım dediğin oluyor mu?

Daimi olarak tiyatro yapabildiğim zaman o hedefe ulaşmış olacağım galiba. İstediğim şey sürekli tiyatro yapmak. Bu belki idealist bir söylem gibi gelebilir insanlar okuduğunda ama lütfen öyle düşünmesinler. Gerçekten sadece tiyatro yapıp hayatımı idame ettirebilecek parayı kazandığım zaman, ben ve birkaç arkadaşım da idealimize ulaşmış olacağız. Tek idealim bu.

Dizi dışında günlük hayatında neler yapıyorsun?
Dizi dışında pek vaktim olmuyor benim. Standart, sürekli yaptığım bir şey olmuyor maalesef. Çünkü haftanın 6 günü çekimde oluyoruz. Ana kadro, ana dörtlü sürekli beraber gezdiği için sürekli sette oluyoruz. Onun dışında bir günümüz kalıyor, o bir günde de ailemle, arkadaşlarımla zaman geçirmeye çalışıyorum. Dart ve playstation oynuyorum.

Ankaralısın, peki şehirle aran nasıl, Ankara’yı seviyor musun?
Ankara candır. Ankara’nın kışını da severim, yazını da severim, çamurunu da severim. Yazın o pastırma sıcağını da severim. Tunalı’yı çok severim, herkes sever zaten. Kızılay zaten başka bir fenomen, hani orda gezmek bile insanın algılarını zorluyor. Bestekar sokak, Tunus caddesini seviyorum.

Her oyuncunun aklının bir köşesinde İstanbul vardır. Gelecek planlamalarında İstanbul yeri nedir?

İster istemez İstanbul’a gideceğiz zaten. İşin, mesleğin yürümesi için benzin orada satılıyor yani. Bizim yürümemiz için benzine ihtiyacımız var ve benzin İstanbul’da. Bütün benzin istasyonları orada ve yol almamız için oralara uğramamız gerekiyor. Elimiz mahkum oraya gideceğiz. İstiyor muyum hayır istemiyorum ama gideceğiz!

Söyleşi: Semra Tural
Fotoğraf: Venue Studio