‘Mahallenin delikanlı kızı oluverdim’

‘Mahallenin delikanlı kızı oluverdim’
Giriş Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
Güncelleme Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
‘Mahallenin delikanlı kızı oluverdim’

Eylül ayının gelmesiyle televizyon ekranlarında yeni diziler arzı endam etmeye başladı. Bunlardan biri de Star TV’de başlayacak olan “Ağır Roman Yeni Dünya”. Dizinin Zehir Ahu’su Özge Özpirinçci yeni rolünü gözleri parlayarak anlatıyor.

Daha önce canlandırdığı rollerden oldukça farklı olması onu çok mutlu etse de hayranlarının alışmasının zaman alacağını farkında. Genç oyuncu şimdilerde “Televizyonda yaptığım işlerde beni en çok heyecanlandıran karakter” dediği yeni rolü ve dört yıldır süren mutlu beraberliği ile hayatından gayet memnun durumda. Tek şikayeti sosyal medyadan topladığı malzemeyle araştırmadan haber yapma kolaycılığına kaçan magazinciler...

“Makyajımız yapılırken üst kattaki teyze sepetle sarma yolluyor”

Kurgu bir mahallede, Kolera’da geçiyor ama biz bir set yerine Balat’ta çekmeyi tercih ettik. Dokusu çok güzel korunmuş, bizim için çok uygundu. Orada çok dizi çekiliyor, zaten insanlar da çok alışık bu duruma. Saç-makyaj yapılan bir yerimiz var, bir binanın en alt katında bir dükkan. Biz hazırlanırken binanın üst katından bir teyze sepetle bize sarma sallandırıyor. Gecenin bir vakti benim canım Türk kahvesi çekiyor, oradan biri duyup bunu evinde yapıp getiriyor. Muhteşem bir dayanışma var. Sizi severlerse seviyorlar, sevmezlerse geçmiş olsun. Oyuncularla çok iyi anlaştık. Zaten Nesrin (Cavadzade) ve Begüm’le (Birgören) önceden tanışıyorduk. Onlarla daha başka bir iletişimim var tabii.

“Altan (Düzyatan) ile birlikteliğimiz çok yakın iki kafadar aşk yaşıyor gibi”

 Oyuncu Engin Altan Düzyatan ile çalkantısız ilerleyen, istikrarlı bir ilişkiniz var...

Tabii ki biz de kendi içimizde çalkantılar yaşıyoruz ama niye göz önünde yaşayayım ki bunları? Sokakta niye kavga edeyim? Sonuçta siz artık belli bir statüye gelmiş bir insansanız, sokakta yaptığınız en ufak şey bile haber niteliği taşıyor. Ben birine köpürsem bile beklerim, eve gidince yaparım ne yapacaksam. Biz dört yıldır beraberiz, gerçekten çok mutluyuz, çok uyumluyuz. Birimizin keyfi bozulduğunda diğerimiz ona keyif veriyor. Çok yakın iki kafadar aşk yaşıyor gibi düşünün. Bir şey olduğu zaman arayacağım üç insandan biri Altan. O konuda ona her zaman güvenebilirim, hayatımda olsa da, olmasa da... Altan da basında onunla ilgili saçmasapan, yanlış bir haber çıktığında, canı sıkıldığında bana söylüyor. Ben onu “Biz hepimiz biliyoruz seni” diye sakinleştiriyorum. Karşılıklı birbirimizi yükseltiyoruz. Çünkü etrafınızda sizi aşağı çekmeye çalışan çok insan var.

“Instagram’da 23 bin takipçim var, saklayacak bir şeyim yok”

* Magazinde bazı haberler hiç araştırılmadan yapılıyor. Çok armut
piş, ağzıma düş oldu magazin basını... Twitter, Instagram ekmeklerine yağ sürdü gibi geliyor onlara ama aslında kalitelerini çok düşürdü. Ben zaten Instagram’dan beni takip edenlerle paylaşıyorum bu fotoğrafları. Beni oradan 23 bin kişi takip ediyor. Fotoğraflarımı onlara açmışsam zaten saklayacak bir şeyim yok. Bir tane fotoğraf üzerinden bir sürü hikayeler yazmak bana çok ucuz geliyor, yaptığımız işi de ucuzlaştırıyor. Çünkü ben bir oyuncuyum, sen benim hakkımda ne kadar haber yaparsan benim bilinirliğim artar ama bir taraftan da gizemim kaybolur.

* Tek sıkıntı ailem, annem-babam çok üzülüyor çıkan haberlere. Annem arıyor “Özgecim Altan’la aranız mı bozuk?” diye. Babam arıyor “Kızım hastaneye gitmişsin, neyin var?”, “Evet baba, aslında sana söylemeyecektim üzülme diye” açıklamak zorunda kalıyorum. Bunu haber yapan insanlar benim 90 yaşındaki kalp hastası anneannemim bu haberi okuyup üzüleceğini düşünmeden yapıyorlar. Bu sinir bozucu.

* Sosyal medya, doğru kullanırsanız çok güzel bir şey. Ben Twitter’ı “Şimdi White Mill’de Milliyet röportajındayım, sevgiler” diye kullanmıyorum. Ya da her sabah Instagram’a kahvaltımın fotoğrafını koymuyorum. Setten de bu da monitörümüzün fotoğrafı diye fotoğraf da paylaşmıyorum. Bu izleyici için kötü bir şey, büyüsünü bozuyor.

* Bu rol için de eski formuma kavuşmam gerektiğinden kendimi yoğun bir pilates programına soktum. Çünkü benim kafamdaki Ahu, ince, atletik bir kız. Bursa’da aldığım kiloları verebilmek için yediklerime dikkat ettiğim bir dönem oldu. Ama ben yemeyi çok seven bir insanım, ne kadar dikkat edersem edeyim istediğim şeyi mutlaka yemem lazım. Ama az yiyorum artık, eskiden beş-altı tane baklava yerken şimdi iki-üç tane yiyorum. Öyle bir azaltma söz konusu (gülüyor). Gece belli bir saatten sonra yememeye çalışıyorum, alkol tüketimini de set başlayınca azalttım. 26 yaşındayım. Ama yavaş yavaş başlıyor. “Bak canım, ben sana bir 10 sene sonra dert olacağım diye sinyal veriyor basenler, kollar (gülüyor)...

* Bu dizide çok şanslıyım, rolüm gereği çok az makyaj yapılıyor. Fondöten bile sürmüyorlar. Cildimin daha fazla nefes almasını sağlıyor. Çok mutluyum o yüzden.


Milliyet
AYDİL DURGUNaydil.durgun@milliyet.com.tr