Yüzünü sokağa dönen diziler...

Yüzünü sokağa dönen diziler...
Giriş Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
Güncelleme Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
Yüzünü sokağa dönen diziler...
METİN BALEKOĞLU (Ağır Roman Yeni Dünya dizisinin yönetmeni)

Türkiye' nin son yıllardaki toplumsal değişiminin yükünü büyük şehirler taşıyor . Özellikle istanbul; sıradan bir şehir değil, binyılların yükünü taşıyor. Şairin deyişiyle 'Bin kocadan arda kalan bakire dul' Sokaklarından yüzlerce yıldır yetmiş iki milletten insan geldi geçti, geçiyor. Birbirinin üzerine binen o farklı yaşantılar İstanbul' un mahallelerinde benzersiz hikâyeler oluşturuyor. Ağır Roman Yeni Dünya da istanbul' un tarihi mahallelerinden birinde geçiyor. Balat' ın her taşında yüzyılların izi, birikimi var. Hâlâ o eski zamanların atmosferini yaşatıyor. Binalar farklı zamanlarda yapılmış, yıkılmış, yanmış, yeniden yapılmış. Musevi, Ermeni, Rum ve Türk nüfus yıllarca beraber yaşamış. Günümüzde de farklı bir çeşitlilik; birbirini izleyen göçlerin yarattığı hareketli, renkli bir insan dokusu var. Ama, evet karanlık tarafı da var. Balat İstanbul' un bilinçaltı gibi, o yüzden hikâyemiz için çok uygun.



Hikâyemiz, hem dünyanın herhangi metropolünde görebileceğimiz bir yaşam kavgasını anlatacak hem de istanbul' un çokkültürlülüğünü. insanların arkasını dönüp gittiği bu yerler bir süredir müthiş ilgi çekiyor. Çünkü şehir büyüyüp metropol haline gelirken sınırlarını sadece genişletmiyor. Bazen içeriye doğru geliyor. Eski mahalleler modern yerleşimlerle yer değiştiriyor. O zamana dek bu semtlerin kahrını çekmiş cefakâr sakinleri, dönüşümün maddi yükünü taşıyamadıkları için kentin dış mahallelerine itiliyor.
Bu kaçınılmaz bir değişim, ama insanları hiçe sayan bir yıkım da. Dönüşüm projeleri, mimari kadar toplumsal dokuyu da gözetmeli ama çoğu zaman azgın bir rant iştahı insanların üstünden geçip gidiyor. Ağır Roman Yeni Dünya bu değişimle başa çıkmaya çalışanları anlatıyor. Ama bunu kaybolan bir dünyanın arkasından ağlayarak değil, insanların, kendilerini ezmek isteyen bir dönüşümün karşısındaki kanlı canlı, hayat dolu mücadelelerini anlatarak yapıyor.



Çıkış noktası, Metin Kaçan' ın Ağır Roman kitabı. Ama olaylar, Ağır Roman' ın kırk yıl sonrasında geçiyor. Karakterler geçmişlerini de beraberlerinde getiriyorlar, ama bugünün dünyasını araştırıp farklı kesimden insanların hikâyelerini de dinledik. 'Öteki' dediklerinizi uzaklarda bir gölge gibi değil, teniyle, canıyla, duygusuyla bir varlık olarak anlatabilir, her insanın bir duruma, bir zamana, göre 'öteki' olabilme potansiyeli taşıdığını hatırlatırsanız hem izlettirmeyi başarır hem de doğru iş yapmış olursunuz. Bunu hedefliyoruz. Seyirci, karakterlerimizi yabancı görmeyecek tersine aşklarını, hüzünlerini, umutlarını, hayallerini paylaşacak, insanları etnik kökenleri, kültürleri, inançları ya da cinsiyetleri yüzünden kalıplar içinde düşünürseniz yanılırsınız. 'Öteki' dediğiniz bir kişi değildir, bir şablondur. Bizim hikâyemizde şablonlar değil insanlar; hüzünlü, neşeli ve gelgitli, maceralı, mücadeleleri var. Zenginliğin, şatafatlı hayatların izleyicinin sevdiği unsurlar olduğuna inanılır. Doğruluk payı var, ama bu inançla yapılan bir sürü havuzluköşk lükscip dizisi çöp oldu. Bunlar izleyiciyi ekrana çekebilir, ama orada tutmak başka bir iş. Bizim işimiz, sıradan denilen insanların hayatlarındaki ışıkları parlatmak, renkleri yakalamak. Dizi, eğer iyi yapılmış, hikâyesini doğru anlatıyor, hikâye izleyicinin kalbine değiyor, oyuncusuyl, yönetmeniyle, ışıkçısıyla çalışanlarını heyecanlandırarak kendisine bağlıyorsa tutar. Ağır Roman Yeni Dünya da böyle bir iş...
Nesrin Cavadzade ( Ağır Roman Yeni Dünya dizisinin oyuncusu)
Kara Leyla nasıl bir karakter?

Tutkulu, aşk için her şeyi yapabilecek, ruhen çok kuvvetli, mücadeleci. Sevdiği adamın hapisten çıkışını beş yıl bekleyebilecek kadar sabırlı ama kafası attı mı her şeyi darma duman edebilecek kadar vahşi. Referanslardan pek hoşlanmam, ama senarist ve yapımcılarımızla rol hakkında konuşurken Carmen sık sık ağzımızdan çıktı. Leyla, Carmen'e göre çok daha sadık ama ruhun zapt edilemeyişi ve çılgınlığı çok benziyor.

Ne kadar tanıyorsunuz siz bu karakteri?

Onu gerçek yaşamdan ziyade romanlardan, şiirlerden, bazı 1960 yılları İtalyan yapımı filmlerden tanıyorum. Bu kadın biraz Lorca'nın şiirleri, biraz İtalyan Usulü Evlilik' teki Sophia Loren, biraz Almadovar'ın renkleri gibi... Bugüne kadar altı uzun metraj filmde çalıştım, ama hiç rolüme bu kadar acı çekerek hazırlanmadım. Leyla ile ilgili ilerleyen bölümlerde bazı sürprizler var. Bunları hakkıyla yapabilmek için üç buçuk aydır ders alıyorum, yıl boyunca alacağım.

Bu dizi İstanbul gibi büyükşehirlerde bir süredir yaşanan bir yıkımı , kentsel dönüşüm projelerinin hedefindeki bir mahalleyi anlatıyor . Tanıyor musunuz bu insanlan?


Kentsel dönüşümün bir diğer adı rantsal dönüşüm. Eğer bu oluşumların ardında yatan niyetin 'şehri güzelleştirmek' olduğunu düşünürsek fazlaca safdillik yapmış oluruz. Bu işin ardında büyük kâr odakları var ki dizimiz de tam bunu anlatıyor. Bir şehir bir tarihtir aynı zamanda. Dünyanın önde gelen metropollerine, Paris'e, Londra'ya, St. Petersburg'a tarihlerini ve şehrin ruhunu muhafaza edebildikleri için hayranlık duyuyoruz. İstanbul da dünyanın en büyülü şehirlerinden. Sadece meta olarak görülmemeli bu yüzden, onun büyüsünü korumak hepimiz için önemli olmalı.

Sizin için sokağın anlamı nedir?

Sokak canlılık, yaşamın aktığı yer, şehrin ruhunun özü ve meydan okuma alanıdır benim için. O yüzden 'binlerce kişi sokağa döküldü' lafını çok seviyorum. Bir şeyler fazlasıyla ters gittiğinde dünyanın bütün halkları çareyi sokağa çıkmakta ve seslerini yükseltmekte bulur. Türkiye'de de geçmişte ve bugün sokak çok canlı karşı çıkmalara şahit olmuş biraralar. Bu yüzden bu şehrin sokaklarını seviyorum...
Cumhuriyet