Merve Çağıran: Kimse çocuk sahibi olmam gerek duygusuyla çocuk doğurmasın

‘Çocuk’ dizisinde akça rolüyle izlediğimiz Merve Çağıran ile bir araya geldik.
Giriş Tarihi : 14.09.2019 - 09:30
Güncelleme Tarihi : 14.09.2019 - 09:30
Merve Çağıran: Kimse çocuk sahibi olmam gerek duygusuyla çocuk doğurmasın

Bir yanı ‘şımarık oğlan çocuğu’ gibi. Bir yanı çok cool ve seksi. Mimikleriyle oynayabilen oyunculardan. Ve genellikle hayat verdiği dobra, net karakterler gibi gerçek hayatta da kendini sakınmadan ifade eden biri. ‘Çocuk’ dizisinde akça rolüyle izlediğimiz Merve Çağıran ile bir araya geldik.

Yeni başlayan ‘Çocuk’ dizisinde Akça karakteriyle karşımızdasınız… nasıl bir hikaye izleyeceğiz?

Dramatik unsuru çok fazla olan bir hikaye ‘Çocuk’. Sadece tek bir ilişki üzerinden ilerlemiyor. Dört tane anne-çocuk ilişkisi var. Bu hikayelerin hepsi birbiriyle çakışacak bir süre sonra.

Akça, hiç istemediği halde içinde bulunduğu çaresizlikten dolayı oğlunu evlatlık veriyor. Onun rahat edeceğini umduğu köklü bir aileye...

Çünkü sevdiği adam tarafından büyük bir hayal kırıklığına uğruyor. Dolayısıyla çocuğunu babasından da korumak için çareyi onu evlatlık vermekte buluyor.

Fakat çocuğunu verdiği ailenin, kendi çocukları olunca evdeki tüm denge değişiyor. Efe için zor günler başlıyor. Hikaye de aslında Akça’nın bunları öğrenmesiyle gelişiyor. 

Akça nasıl bir kadın? 

Yaşadığı hayattan umutla çıkmaya çalışmış ama yine hayal kırıklığına uğramış bir kadın. Beş yıldır izole bir hayat yaşamaya çalışıyor. Geçmiş peşini bırakmıyor. Her şeyi unutmak isterken hiçbir şeyi unutamıyor. O yüzden geçen zaman onu öncesinden de sert bir kadına dönüştürüyor. Ama hikaye aktıkça onu bu noktaya getiren şeyleri de çok net göreceğiz.

YAPTIĞIMIN HATA OLDUĞUNU DÜŞÜNSEM BİLE YİNE KENDİ DUYGUMUN PEŞİNDEN GİDERİM

Çocuklarda olmayan o belirgin öğrenilmiş kodlar çoğumuzda var. Siz ne kadar o kodların etkisinde kalarak hareket ediyorsunuz? 

Toplumsal kodların beni etkilemesine çok izin vermiyorum. Mantık olarak baktığımda o yaşadığım deneyimin hata olduğunu düşünsem bile ya da etrafımdaki insanlar öyle görse bile ben yine kendi duygumun peşinden giderim. 

En son ‘Kaybedenler Kulübü Yolda’ filminde bir araya gelmiştik. O günden bugüne hayatınız nasıl ilerledi?

O dönem bir diziye başlamıştım, zaten yeterince vaktimi alıyordu. Onun dışında müzikle ilgili bir şeyler yapmak istediğimi artık herkes biliyor. Bu süreçte müziğe yönelmek istedim ama şimdi dizi başlayınca o yine askıda kaldı. Hâlâ bir yandan beste yapmaya devam ediyorum. 

Şu an Merve Çağıran’ın olduğu yerden tam anlamıyla memnun musunuz?

Evet. Bunu planlamamıştım ama gayet iyi gidiyor. Dinlendiğim süreçte yazdığım şeylere ve müziğe daha iyi vakit ayırabileceğimi düşünüyorum. Setteki arkadaşlarımı da gerçekten çok seviyorum. 

“İnanarak girdiğim hiçbir işte kariyer anlamında beklentim yok” diyorsunuz. sizin beklentiniz ne peki?

Küçüklüğümden beri psikolojiyle ilgileniyorum. Oyunculuktan bireysel beklentim psikoloji üzerine. İnsanları daha iyi anlamak ve tecrübe edebilmekle ilgili. Hayattan beklentim ise ürettiğim şeyleri yavaş yavaş hayata geçirebilmek. 

Sabırlı bir insan mısınız? 

Onu tam anlayamıyorum. Sabredebiliyor muyum, edemiyor muyum çok emin değilim. Bazen çok istediğim bir şeyi uzun süre ertelemişsem “Artık geç kalmadı mı?” dediğim oluyor ama bir yandan da her şeyin doğru bir zamanı olduğunu ve kendi zamanının gelmesini beklediğini düşünüyorum...

İLİŞKİLERE YÜKSEK PUANLA BAŞLAR KÜÇÜK KÜÇÜK KIRARIM

Sizi bu projede asıl heyecanlandıran şey neydi? 

En başta Akça’nın hikayesi beni çok heyecanlandırdı. Karakterin geçirdiği dönüşüm ve her bölümde bu dönüşümün çok güzel yansıtılması, değişen duygu hallerini canlandırmak benim için çok zevkli. 

Dizide Akça’nın kendini Hasan’a inandırdığı gibi siz kahramanlara inanıyor musunuz? 

Adına kahraman diyemem ama ben insanlarla ön yargısız tanışır, yüksek puan veririm hemen. Zaman içinde o puanlar küçük küçük düşüp hayal kırıklığına sebep oluyor. Yine de ben insanları iyi ya da kötü diye ayırmam. 

Siz neye göre ayırıyorsunuz? 

Ben biriyle ilişki kurarken “Birbirimize ne kadar faydalı olabiliyoruz?” diye bakarım. Ama bahsettiğim fayda, çıkar anlamında değil paylaşım anlamında.

HİÇBİR ŞEY İÇİN KESİN KONUŞAMIYORUM ÇÜNKÜ HER ŞEY DEĞİŞİYOR

Kötü olduğunu düşündüğünüz bir insanla karşı karşıya kaldığınızda yaklaşımınız nasıl olur? 

Kötülük de biraz göreceli. Arkadaşının arkandan konuşması da bir kötülük neticede. Öyle küt diye hayatından çıkaramıyorsun, ister istemez zorlanıyorsun. Bir de uzun bir geçmişiniz varsa, o paylaşım kesip atmayı daha da zorlaştırıyor. Ama geçen yıl benim için öyle bir dönem oldu. Neyin bana yarayıp yaramadığını anladım. Zaman içinde daha da iyi anlayacağım. Ama ben hayatta hiçbir şey için emin konuşamıyorum. Çünkü her şey değişiyor, etrafındaki insanlar değişiyor, sen değişiyorsun… Her gün yeni bir şey öğreniyorsun. O yüzden hiçbir konuda kesin konuşmamaya dikkat ediyorum. 

Akça’nın çaresizlik hissi yüzünden çocuğundan vazgeçmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Anneliği tecrübe etmedim ama çocukları çok seviyorum. Kodlanmamış bir yaratıcılıkları var ya çocukların… Hiçbir şeye “O öyle olmaz” demiyorlar. O halleri de bana çok temiz ve masum geliyor. Bu yanlarından çok beslendim. Akça’nın yaşadıkları kimsenin başına gelmesin tabii ama ben anneliğe şöyle bakıyorum: Kimsenin “illa anne olmam gerek” duygusu ile çocuk yapmasını tasvip etmiyorum.

ARTIK AŞKTA DAHA SABIRLIYIM

Aşk, hayatınızın neresinde? Sizin için ne ifade ediyor? 

Hayatımda biri yok. Aşk benim için değişti. 

Ne anlamda değişti? 

Artık ‘zannetmiyorum’ mesela. Yani bir şeyi başka bir şey zannetmiyorum. Gerçekçiyim. Ve aşk konusunda sabırlıyım. 

Peki birine güvenmeniz, teslim olabilmeniz için ne gerekiyor?

Birine güvenip güvenmediğimi hiç düşünmüyorum ben. Belki bilinçaltımda öyle bir şey çalışıyor olabilir ama ben daha çok “Ona ne hissediyorum? O bana ne hissediyor? Nasıl vakit geçiriyoruz?” Bunlarla ilgiliyim. 

Anne olma fikri nasıl geliyor? 

Çok sorumluluk gerektiriyor. 

Kendinizi anne olarak hayal edebiliyor musunuz? 

Sevgi olarak ve duygusal olarak evet ama öğrenmem gereken sorumluluk bilinci var. 

Bir röportajınızda “Hüzünsüz aşk mı olur?” demişsiniz. Siz daha rahatsız duyguları mı seviyorsunuz? 

Hüzün bana rahatsız bir duygu gibi gelmiyor. Ben histerik şeyleri, itiş kakışı değil ama hüznü seviyorum. O da hayatın içinde her yerde var. Ben film izlerken de hüzünleniyorum. Neşenin içinde de hüzün olduğunu, ikisinin birbirine çok yakın duygular olduğunu düşünüyorum. Ağlamakla gülmenin aynı kası çalıştırması gibi... 

Kendinizi özgür hissedemediğinizde tutumunuz ne oluyor?

Çok rahatsız edici bir duygu. Zamanında karşı tepki olarak benim de karşımdakine yapmaya çalışmışlığım var. Ama bugün duygularım ve davranışlarım üzerindeki farkındalığım daha yüksek. O yüzden birinin özgürlük alanımı kısıtlamaya çalıştığını fark edersem direkt engel olurum. Buna izin vermem.

Kaynak: Posta